2 Mayıs 2010 Pazar

Yalancıktan Ölü


Bazı blogger arkadaşlarımın bloglarında duyurdukları bir haberi düşünüyorum birkaç gündür, içim sıkılarak...

Konu; bir blog sahibinin, kendi bloğuna bıraktığı, gene kendine ait ölüm ilanının asılsız olduğunun ortaya çıkmasından ibaret.

Blog sahibi öldüğünü duyurduğu blogdan sonra başka bir blog açıp, başka biri gibi gene dalmış blog dünyasına ve yeni kimliğiyle gene eski tanıdıklarının arasına sızıvermiş...

Dostlar da kendi aralarında ikiye bölünmüş. Bir kısmı "Hata yapmış, özür dilemiş, affetmek lazım" derken bir diğer grup ise "Bunun özrü mü olur, hadi ordan!" tepkisinde. Beni esas üzen kısmı, dostların bu anlamsız meseledeki fikir ayrılıkları nedeniyle birbirlerini kırıyor olmaları aslında :(

Bir süre önce yaşadığım ve unutmayı tercih edip dibe gömdüğüm bu nevi bir durumu anımsattı bana olay. Hatırladığım meselede bana öldüğünü söyleyip sonra dirilen biri yok belki ama ilişkilerini hayatındaki insanların duygularını istismar ederek sürdüren bir sahtekar var. Fazlaca benzettim ben bu iki kişiliği/davranış şeklini birbirine ve size neler hissettiğimi anlatmak istedim belki birbirinizi daha kolay anlarsınız diye.

Benim hayatıma dahil olan insan sıklıkla hastalanır, sinirlenir, mutsuz olur, sorun yaşar, arada bir tek iyi şey yaşasa bu sefer de ailesinde sıkıntı bitmezdi. Ben üzülüp, yardım edememenin sıkıntısıyla elden ne gelir diye dertlenir çareler ararken bu dertli dostun başka ortamlarda eğlendiği, keyfinin pek de yerinde olduğunu duyduğumda bir an aptallaştığımı hatırlıyorum.

Nasıl yani? Neden benim onun için üzülmemi istiyor olabilir ki? Hastayım dediğinde sağlam, hastanedeyim dediğinde masa başında olduğunu görüp, "sadece seninle paylaştım" dediklerinin ise külliyen yalan olduğunu farkettiğimde çok da üzülmüştüm.

Ve affetmedim. Olan biteni farkettikten sonra artık benim için sadece eğlencelik haline geliverdi, ne ciddiye aldım ne de inandım. Adına dost dediklerimin beni her şekilde üzmesine katlanabilirdim ama salak yerine koymasına asla!

Ne yazık ki ben samimiyetimi verirken o sadece duygularımı sömürerek kendisini tatmin etmişti. Benim onun varlığına duyduğum saygının binde birini bile bana karşı duymamıştı. Ben dürüstken o sahtekardı.

Yani beni resmen kandırmıştı! Bana, fikirlerime, varlığıma hiç değer vermemiş ki yalan söylemekten çekinmemişti. Dostluğumu kaybetmekten bile korkmamıştı.

Sıradan biri yerine koymadığınız, kardeş kıvamına getirdiğiniz insanlar sizi böyle aldattığında kendinizi o kadar aptal yerine konmuş, aşağılanmış, alay edilmiş hissediyorsunuz ki bu duygunun telafisi mümkün olamayabiliyor. İşte o yüzden Affetmiyorum! diyen arkadaşlara saygı duyuyorum. Bu duyguyu ifade edebilmenin, içinizdeki öfkenin sebep ve boyutunu izah etmenin de çok zor oduğunu biliyorum.

Fakat sizinle aynı ortamı yaşamış ama bütün bu olan bitenden hiç rahatsız olmamış olan veya eskisi gibi gemisini yürütmek isteyen, olayı yaratan insanı belki de sizin kadar ciddiye almamış olanların savunmaya geçip, Affettim! diyerek sırt sıvazlaması da mümkün olabiliyor. Olaylara, kişilere, sonuçlara aynı yorumu yapmıyor olabiliyoruz.
Herkesin bakış açısı farklı, değer yargıları değişken nihayetinde.

Konuya mevzu olan şahsı pek tanımam ama bu yazdıklarımla anlatmaya çalıştığım şey aldatılmanın çok sinir bozucu birşey olduğu. Bir nevi taciz hatta, istismar, tecavüz, aklınıza ne nevi bir "hile ile dahil olmak" geliyorsa hepsi aynı kapıya çıkıyor. Aldatanın da özrünün ardından, affedenler kadar affedemeyenlerin de aslında kendisini sevmiş, bir değer biçmiş ama bu durum sonucunda allak bullak olmuş olmalarının çok normal olduğunu görmesi gerekiyor. Biraz sessiz kalıp, yaraları kişisel olarak tekrar sarmaya çalışabileceğini düşünüyorum, eğer gerçekten özründe samimi ise.

Diyeceğim o ki herkes aynı soğukta yaşar ama ertesi gün kimi hasta olup yatağa düşerken kiminin burnu bile akmaz. Aynı sofrada aynı yemeği yiyen herkesin zehirlenmemesi gibi bir nevi. Bence gelin hiç birbirinizi üzmeyin. Bir üçüncünün hatası yüzünden birbirinizi kaybetmenize değmez çünkü...




.............(Görsel alıntıdır)..........

8 yorum:

Aslısın dedi ki...

Bazı insanlar maalesef annelerinden görmedikleri ilgiyi, bunu vermeye en hazır her kimse ondan alma eğiliminde oluyorlar. Dostluğu, sevgiyi kullanmayı göze alarak. İhtiyaçları bu oluyor yaşamak için. Yapılması gereken aynı senin sonradan yapmaya başladığın gibi ciddiye almamak, farkında olmak ve uzak durmak. Onlara kanıp, anne rolü oynayacak birileri de mutlaka çıkıyor ama anneler hep değişiyor.

MizahiGeveze dedi ki...

İNsanın kandırmak çok büyük bir ahlaksızlıktır ki bu onu ölüm kalım meselesiyse , seninde dediğin gibi, affetmiyorum diyenler " la birader sen ne diyorsun! " diye çıkışamazsın.

Hayır insanın böyle birşey yapması için bu hayatta bir gayesi kalmamış olması gerekir.Bir insan neyi merak edip böyle yaparki."Bakalım arkamdan millet ne diyecek " diye mi yapılıyor,öyle de küfür yiyeceksin belki böyle de en azından birini bari engelle böyle ağır kandırmalar yapma da :D

aysema dedi ki...

İki tarafı dinlemeden verilen karar yanıltır kişiyi. Ben en çok onlar adına üzüldüm. Diyor ki onların yazdıklarını okumadım bile, egolarını tatmin etmişler! Ne egosuysa bu?

Bir aldatma var. Aldatılanlar üzülmüş. Hepsi bu... Aldatanı isteyen alkışlar ne diyebiliriz ki? Ancak aldatılana yapılan hakareti ne yapacağız? Yazık ki bazı arkadaşlar kaş yapayım diyerek göz çıkarmışlardır.

Yoksa o kişinin yaptığı çok komik geliyor bana. "Öldüm" de otur izle! Çok eğlenceli bir durum!

Daha dikkatli olma konusunda ders alınacak bir olay.

SEVGİLERİMLE...

Sokak Kedisi dedi ki...

Aslıcım;
Sürekli değişip duran anneler oluyor dediğin gibi. Ne kadar kolay kanıyoruz.

Veya bazılarımız kandırılmayı mı seviyoruz da bu kadar kolay oluyor bu role soyunmak diye düşünüyorum bazen. Tuhaf valla...

Sokak Kedisi dedi ki...

Bora-MAN;
"Ağır kandırma" iyi tanımlamış bu olayı :)))

"Ağır Kandıranın" bu işe girişme nedenini bilemiyorum ama "Ağır Kandırılanın" ne kadar kötü hissettiğini çok iyi biliyorum ne yazık ki.

Birisini üzmek için nasıl bir sebebi olabilir ki insanın?

Sokak Kedisi dedi ki...

Sevgili Aysema;
Herşeye temkinli yaklaşıp sürekli endişe duyan insanlarla dolu hayat.

Önceleri anlamıyordum bu kadar katı ve mesafeli olma sebeplerini bu insanların. Ama şimdi kim bilir nerelerde, ne dersler alarak öldürdüler duygularını acaba diye düşünüyorum ben de.

Sevgiler

hay sana ne dedi ki...

kendi adıma af edenleri de silerim hayatımdan

"meyil" ifade ederler bana

Sokak Kedisi dedi ki...

Seden;
Aslında hiç böyle düşünmemiştim ama şimdi hak verdim sana.

Tekrar üzülmemek için yazmak lazım bu ipucunu hemen bir köşeye...

Teşekkürler

Free Counter