28 Aralık 2009 Pazartesi

2009'dan 2010'a; adını yazdım gene hatıralarıma...



İçin dolup taşar ya bir insanı her andığında, durup düşündüğün zaman burnun sızlar ya hani; sen benim için o demeksin işte.

Ne zaman bir sıkıntı gelip otursa yüreğime, hep ilk koşanımsın
Ne şekilde acırsa acısın canım, sen yaralarımı hep ilk saranımsın
Ne olursa olsun her daim yanımda duracağına, tek inandığımsın

Hele bu yıl, bu korkunç yıl adına "GEÇMİŞ" dediğimiz o kumbarada biriktirdiklerimiz...

Öyle karanlıktı ki yüreğim, ışığınla bana aydınlığa giden yolu gösterdiğinde; gözlerimi kırparak bakmak zorunda kaldım uzattığın eline...

"Hastalık" dedim, "Geçecek" dedin; "çok küçük daha" dedim "büyüyecek" dedin; "korkuyorum" dedim, "cesaret" dedin...

Vakti geldiğinde tüm yıkılmak isteğime rağmen öyle bir yerde durup o kadar sıkı tuttun ki ben ayakta kalmaktan başka birşey yapamadım...

Gündüz, gece, yaz, kış, uzak, yakın, sıcak, soğuk demeden öyle isteyerek kaldın ki baş ucumda, çoğu zaman 'hep isteyen' olmaktan delice utandım. Utandığımı anladığın her saniye öyle kızgın baktın ki yüzüme, bu sefer de seni üzmüş olmaktan utandım...

Öyle iyi biliyorum ki sendeki değerimi, sözlerinle değil yüreğinle verdiğin kıymeti...

Söz konusu olan "Ben" olduğumda, sen kendine bile bencil olup hep bana adadın, bana harcadın, bana sakladın en büyük duaları

Gözyaşlarım benim yanaklarımdan senin yüreğine düştü her seferinde

Kahkahalarım umut oldu senin yarınlarına

Sen verdikce ben doymadım, hepsini aldım arsızca: Sevgi, Şevkat, Dostluk, Güven, Sabır, Sadakat, Zaman, Hayat...

Ama ne olur sakın unutma;

Ömrümüzden bir yıl daha gömüyoruz havaya,
Büyüyorsun biraz daha...
Yolu birlikte yürüyor olmak,
Hayatın verdiği en büyük hediye bana...

Ve ben; Sana olan teşekkürümü sığdıramam hiçbir hediye kutusuna...

Gelen yeni yıldan dileğim tüm dostlarım için elbette,

Andıklarında yürekleri sevgi ve mutluluk ile çarpacak insanlarla dopdolu, hep mutlu olacakları bir 2010 olsun kapılarında...


18 Aralık 2009 Cuma

Yağmur

Nasıl bir yağmur var dışarıda... Kış haliyle, pek de normal yağış olması diyeceksiniz tabii doğal olarak :)

Camdan bakıyordum az önce, site sakinlerinden birisi arabasını park etti ve inip bütün hızıyla, ıslanmadan evine ulaşabilmek için koşmaya başadı. O sırada kaldırımda zar zor yürümekte olan şemsiyeli birini farkettim. Koşmuyor ama şemsiyesine hakim olmak için çaba sarf ederek hızlıca yürüyordu.

Markete gitmeyi planlıyordum fakat bu manzarayı görünce Yok dedim, bu yağmurda gidilmez!
Yarına kalsın alışveriş, ıslanmaya değmez...

Tam salona doğru dönmek üzereydim ki bakışlarım biraz ilerideki halı futbol sahasına takıldı, bir an "neden yakarlar ki bu spotları boşu boşuna!" diye söylendim kendi kendime.. Fakat dikkatli bakınca inanamadım gördüğüm duruma... En az 10 kadar insan ( ki tahminen yaşları 20-25 ler civarındadır ) bir topun peşinde koşturmaktaydılar. Deliler gibi. Sırılsıklam.

Ve neşe içinde!

Kötü hissettim kendimi bir süre.

Sürekli erteliyorum birşeyleri. Sürekli sonra... yarın... haftaya...diye ileri atıyor ve bir de ekliyorum belki... mümkün olursa... bakarız... diye peşine.

Neden peki? dedim. Ve neden diye düşününce farkettim ki her erteleyişimde biraz daha isteksiz, biraz daha gönülsüz ve biraz daha yorgun hissediyorum kendimi. İçimden gelmeyenlerin sayısı artıyor, çığ gibi büyüyor ve beni ezip yok ediyor.

Yağan yağmurda neşe ile ıslanmayı bilemedikten sonra gülümseyerek bakan güneşi gördüğüne de sevinip ısınamıyor ki insan...


Bırakmalı biraz akışına, yağıyorsa ıslanmalı; soğuksa üşümeli; yeter ki ertelemeden yaşamalı şarkıdaki gibi




yağmurun atında şarkı söylüyorum
yağmurun altında sadece şarkı söylüyorum
ne büyüleyici bir duygu
ve tekrar mutluyum
bulutlara gülüyorum
öyle karanlık ki,yukarı daha yukarı
güneş benim kalbimde
ve aşk için hazırım.

sizi takip etmesi için izin verin fırtınalı bulutlar,
yeryüzündeki herkesin.
yağmurla gel
yüzümde gülümseme var
yolun aşağısına yürüyeceğim,
mutlu bir nakaratla..
sadece yağmurda şarkılar söyleyerek(şarkılar söyleyerek)

yağmurda dans ederek
yine mutluyum
yağmurda şarkı söylüyor ve dans ediyorum
dans ediyor ve şarkı söylüyorum...




12 Aralık 2009 Cumartesi

Kedi & Fare


Rivayet bu ya eskilerde farelerin uyurken insanların kulaklarını, burunlarını kemirdiğini anlatırlardı. Üfleye üfleye kulak kemiren fareler… Eminim hissedemeden yeniliyor olmak; dilden dile anlatılırken bile inanılır gibi gelmezdi benim gibi sizlere de.

Ama gerçekmiş ne yazık ki.

Hani uykunun en tatlı yerinde hafiften üşüse de kendini açamaz ya insan; işte o saniye sıcacık, güven dolu yatağında hissettiğin tatlı ürpermenin sebebinin pis bir farenin nefesi olduğunu nasıl düşüneceksin ki? Mümkün değil.

Üstelik öyle sıcak üflüyorlar ki insanın yüreğine; pek çoğumuz bizi de kemirene kadar göremiyoruz ne yazık ki dibimize sokulmuş iyi ayaklı günümüz faresini.

İşin en ağır gelen tarafı da bu işte; fark edemeden, sessizce ve sinsice kemirilmek ve bu yüzden farenin suratının ortasına yumruğu koyacak fırsatı bulamamış olmak...

Üstüne üstlük bir de Kedi olunca kemirilen, iyice ağır geliyor haliyle ;)


11 Aralık 2009 Cuma

Hayata Not




Hayatın bugüne ait sayfasına şöyle yazabilseydim keşke

" Kendimi daha fazla kaybetmemek için ruhumu nadasa bıraktım "





8 Aralık 2009 Salı

Alkışlanası Yalnızlar



Çoğunluk gibi düşünmemek, davranmamak ve görünmemek genellikle yapayalnız kalmaya sebep olsa bile özündeki tek sebep DOĞRU OLANDAN YANA OLMAK olduğu sürece alkışlanası bir tek başınalık yaşatır insana.

Yalnız kalmamak için kalabalığa karışanlar sadece kalabalık içindeki yalnızlardır...

Ve aslında yoklardır...

Free Counter