25 Şubat 2009 Çarşamba

Yine Yeni Yeniden

Hızlı bir karar ile iş hayatına pat diye düşüyorum

Ev ne olucak, oğlanın alışması mümkün olucak mı, ben evden uzakta yaşamaya tekrar alışabilecek miyim, iş beni sevecek mi

Bir dolu soru, hiç yanıtlarını düşünemeden öyle askıda kalakaldılar ve ben "Evet" dedim

Yarın sabah daha erken kalkıp güne hazırlanacak, oğlumu okuluna bırakacak ve yeni bir hayata adım atacağım yine yeni yeniden...

Kendime başarılar diliyorum canı gönülden :))

24 Şubat 2009 Salı

Doğa



Tutamıyorum kendimi çiçeğin, böceğin, kuşun, otun resmini çekerek dolaşıyorum kendimi bildim bileli


Bir iddiam olduğundan falan da değil, sadece resimlemek ölümsüz kılıyor bana göre o an hissettiğim mutluluğu. Bir kareye hapsedince hep taze kalıyor ve üstü küllenmiyor gibi geliyor gördüklerimin. Yaşlanmıyor, eskimiyor, yitip gitmiyor yani kısaca


Şubat ayının içerisinde, bir dağbaşında tüm doğa kendini kahverengiye ve griye bürümüşken göreceğimi sandığım son renkti bu siklamenler. Ama mucize gibi oradaydılar işte.


Ve şimdi blogumda sizlerle paylaşabileceğim bir karede üstelik ölümsüzler ...

sierra . oscar . sierra

Az önce çokuluslu bir şirketin santrali ile konuştum. Adımı anlamadığı için kodlamamı istedi. Ben de öyle yaptım. Gene anlamadı çünkü ben International Spelling Alphabet kullanırken o bu alfabeden bile habersiz şaşkın şaşkın kalakaldı telefonun öbür ucunda. Bir başkası aldı telefonu beni anlamak için :(

Bütün gün telefon başında birçok milletten insanla konuşan birinin biraz işine yatırım yapıp bunu öğrenmesi çok mu zor ? Bence değil, üstelik telefonu alan ikinci hanım gayet iyiydi bu konuda bir tek defa kodladım ve hatasız anlayabildi.

İşine kendini katmalı insanlar, çok küçük bir iş yapıyor olsalar dahi.

İçimden alfabeyi bloguma koyarsam belki ihtiyacı olan birilerinin gözüne çarpar ve faydalı olur diye düşünüp oturdum netin başına


International Spelling Alphabet (NATO phonetic alphabet)

alpha
bravo
charlie
delta
echo
foxtrot
golf
hotel
india
juliet
kilo
lima/london
mike
november
oscar
papa
quebec/queen romeo
sierra
tango
uniform
victor
whiskey
X-ray
yankee
zulu

Ev mi İş mi?

Hayatının uzunnnnca bir bölümünde çalışan bir kadın bir gün bir çocuk sahibi olur. Ve o çocuk için iş hayatını bırakır bir anda... 4,5 yıl sonra tekrar çalışmak zamanı geldiğinde, böyle bir imkana kavuştuğunda neler hisseder bilen var mı içinizde ?

Ben biliyorum

Ve çok korkuyorum

Korkularım var hayatıma dair, içime dair, çocuğuma dair ve potansiyelime dair elbette.

Son yıllarda takip edebildiğim tek gündem antibiyotikler, bez ve mama markalarıyken tekrar şeytan ile bir randevuya hazır mıyım acaba ?

23 Şubat 2009 Pazartesi

Böyle Buyurdu Zerdüşt'den

Kayıtsız, alaycı, zorbaca
Böyle ister bizi bilgelik; dişidir o.
Sadece hep bir savaşcıyı sever ...

--------

Bilgelik dişidir elbette çünkü durmadan ürer. Çoğalır ve yayılır insan ruhuna hiç sezdirmeden adımlarını attığını. Nietzsche'nin kadına ve kadın bedenine bakışının son durak noktası budur işte kendi satırlarıyla

"Savaşma Seviş" sözünü söyleyen Nietzsche değildir ama sonuçta bir erkektir; çok eminim çünkü sözü söyleyen bir kadın olsaydı "hem savaş hem de seviş" derdi muhtemelen :)

Kayıtsız, alaycı , zorba...
Bana göre değil. Çok kaba çünkü

Bilgelik yok nasılsa hamurumda. Kibar, ilgili ve sevecen severim kime ne ?

Sonuç ...

9 da 5 yanlış saymadıysam..

Ne aferin ne de yuhh diyorum kendime ve kıs kıs gülüyorum ters köşeye yatan Brad Pitt'e ;)

22 Şubat 2009 Pazar

And The Oscar Goes To.........

Finaldeyiz artık. Birkaç saat sonra kırmızı halıda belirecek tüm ümitliler olanca ihtişamlarıyla

Sanat değilde vitrin camiası değil mi ki zaten artık ödül törenleri ...

Aylar öncesinden büyük bir çalışma başlıyor geceye katılacaklar için. Ne giyilecek, saç nasıl taranacak, renk nasıl seçilecek, ödül nasıl alınacak, konuşma nasıl yapılacak, nasıl sevinilecek ve hatta sevinçten nasıl ağlanılacak

Ve de tabii ödül rakibe kaptırıldığında neler yapılacak? Buna da çalışmak şart... Gözlerden alev saçmadan en olgun tavır takınılarak nasıl alkışlanılacak ve sinirden tırnak nasıl yenmeyecek antremanları da atlanmamalı diye düşünüyorum

Ne yaptıkları çok umrumda değil, zaten ne inancım kaldı bu törene ne de eskisi kadar sıkı takip edip heyecan duyuyorum. Sıradan bir gecede ancak kendimle bahse giriyorum, hepsi bu

Bakalım ne kadarı gerçek olacak bu sene ... Şimdi yazalım kendi listemizi :

En iyi film: The Reader
En iyi uyarlanmış senaryo: The Curious Case of Benjamin Button
En iyi yönetmen:David Fincher (The Curious Case of Benjamin Button)
En iyi kadın oyuncu: Kate Winslet (The Reader)
En iyi erkek oyuncu: Brad Pitt (The Curious Case of Benjamin Button)
En iyi yardımcı kadın oyuncu: Penelope Cruz (Vicky Cristina Barcelona)
En iyi yardımcı erkek oyuncu: Heath Ledger (The Dark Knight)

Slumdog Millionaire'e haksızlık etmek istemiyorum, ödülleneceğini de biliyorum ama hangilerini alır kestiremedim bir türlü. Sanırım En iyi kurgu ve En iyi müzik ödülleri de bu filme gidecek...

Gönül Nuri Bilge Ceylan ekibini de görmek isterdi adaylar arasında, olamadı malesef. Güzel bir film, iyi kadro, insana dair bir senaryo, bir çok alt metin ve görseli büyüleyen bir başlangıç ile sanatcı bir yönetmen yetmedi ne yazık ki filmi ilk 5 aday arasına taşımaya.

Vazgeçmek yok tabii, Türk sineması iyi ellerde...

Bakalım benim kupon kaçta kalacak ödüller açıklandıktan sonra :)

20 Şubat 2009 Cuma

...

...

Bir sona en çok yakıştırdığım bitiriş bu işte; birbirini takip eden üç tane küçük nokta

Bitmemiş gibi yani; her an tekrar bir kenardan fırlayıp hayatıma girebilecekmiş gibi hissetmeyi seviyorum belki de.

Dokunuyor bana finaller. Derler ya her bitiş bir başlangıçtır diye, her bitiş bir yitiştir bana göre sadece. Başlanan şey başka birşeydir, duraktan önceki değildir hiçbir zaman

Yarım kalmış gibi yani; bir şekilde kalan yarısına devam edecekmiş gibi belki de. Ne şekilde ve ne ara bilinmez ama bir ümittir işte sondaki birbirini takip eden üç minik nokta...

Daha söylenecek çok şey varmış gibi yani; söylenmemiş bile olsa söylenmiş gibi hissedilen belki de. Kalanını sen tamamla dercesine, konuşamıyorum dercesine, konuşma sadece yüreğini dinle dercesine...

Vakti gelmediği için göz kenarlarında birikip yanaklara doğru süzülemeyen birkaç damla yaş gibi işte...
Free Counter