Aşkın ömrü 3 yılmış...
Ömür boyu döne dolana arandığımız, uğruna ne saçmalıklara atıldığımız, başkasında görünce dibine kadar kıskandığımız, bazen hatırı için dünyaları yakıp yıktığımız Aşk, topu topu üç yılda jübilesini yapıp, bünyeyi terk ediyormuş.
Geride kalanı; alışkanlık, vefa, endişe ve yalnızlık korkusuymuş...
Sürdürebilmek için, her üç yılda bir tazelemek, rutini değiştirmek, ilişkiyi geliştirmek gerekiyormuş.
Ne için?
3 yıl daha ite kaka gitsin diye...
Yüzünü görmenin bile seni mutlu ettiği, sesini duyduğunda kahkahalar atmak istediğin, kapı çalınca koşarak açmaya gittiğin, sarılınca kollarında ölmek istediğin bir ilişki değilse yaşadığın; nedir ki zaten yaşadığını sandığın ? Böylesi bir beraberliği itsen ne fayda, tazelesen nereye kadar ?
"Aşk acıdır ve acıtır" diyorlar; bir yere kadar ben de varım diyenler arasında. Özlemek mesela, acıdır ve acıtır. Birlikte özlediğini biliyorsan eğer katlanılır... Derdini paylaşırsın, birlikte acır için, eyvallah! Ama seni acıtıp, diğerini ortak etmiyorsa kederine, o zaman durup düşünmek zamanıdır artık. Böylesi duygularla acı çeken insanlar beni hep şaşırtır, çünkü biliyorum ki aşka, birlikte gülmek yakışır...
Bazen duygusuz diyorlar adıma, hiç hak etmediğimi bildiğim halde ama gene de umursamadan diyeceğim lafımı. İki cümle bilirim; can çekişen atları vurmalı ve inceldiği yerden kopmalı...
Kalın hepiniz gerçek AŞK'la...

Görsel alıntıdır...