15 Ocak 2013 Salı

Hüzün

"Nasıl enerjik, nasıl keyifli bir son 10 gün geçirdim" diye mırıl mırıl yalanırken, hüzünlü yürekleri olan bir kaç dosta misafir oldum, tadım kaçtı şimdi...

Hüzünlerini görmek değil,
Mutluluğuma şahit etmiş olmak da değil,
Ama hüzünlerine eşlik edememiş olmak incitti beni.

Birlikte gülmek çok kolay, gezmek de öyle. Yemek, içmek, dağıtmak da.
Ama ya hüzünlenmek öyle mi?
Değil. O zor olan.
Ve kolay olmadığı için de hep eksik kalıyor insan yüreği bir yerlerde.

Ben biliyorum,
Sessizlik iyi gelir insana. Ama susmak istediğinde.
Eğer konuşmak istiyorsa, "konuşacak birisi" olmam lazım dostlara, kim olduğum bile önemli olmadan. Çünkü, içinde büyüyen çığlıklar kör eder duyguları. Göremezsin sonra bir daha neşeyi, sevinci, umudu, sevgiyi. Kör kalmasın dostlar diye gerekiyorsa duvar olmak gerek, ben bunu böyle biliyorum ve içimden geldiği gibi yaşamayı seviyorum.

Bazen birilerinin, sırf sizin için, güzel bir şeyler yapmasını istemez misiniz? Hani şöyle durduk yere, sebep ve sonuç beklemeden, pat diye. Ben isterim. Başıma geldiğinde de gölgelenir tüm hüzünlerim, daha hızlı ve istekle çarpar yüreğim.

İşte bu yüzden; elini tuttuğum, yüzüne baktığım, duygusuna dokunduğum birine kıymet vermişsem eğer, birlikte gülmek kadar birlikte düşünmek, üzülmek, hüzünlenmek de sebepsiz gelmez bana. Hem illaki bir sebebe ihtiyacı olan kim ki zaten...

Herkes için daha güzel yarınlara,


 




Hiç yorum yok:

Free Counter