15 Şubat 2010 Pazartesi

Bir düşe tutunmak...



Çok sevdiğim dedemi bundan 4 yıl önce tam 94 yaşındayken kaybettik.

Benim için dedem olmasının ötesinde bir kıymeti vardı, okumayı, yazmayı, yaşamayı, var olmayı onun enerjisiyle sevmiştim çünkü. Sürekli gülerek bakan gözleri, sevgi dolu yüreği, eğlenmeyi bilen altyapısı ve kişiliğini bütünleyen zekasıyla doğduğum saniye hakim olmuştu benliğime.

Onun gölgesinde büyümekten çok zevk aldım. Sadece serinleten ama asla kısıtlamayan bir gölgeydi üstümdeki çünkü. Analitik düşünmeyi hayatının baş koşuluna koyan ama duygusal zenginliğini asla yitirmeyen bir adamdı dedem. Sınırları yoktu ama prensipleri vardı, samimiyeti çoktu ama laubaliliğe de hiç yer yoktu onun gölgesinde.

Tıp fakültesi mezunuydu, Cerrah olan babasının izinden yürüyerek tıp okumayı seçmişti ve mesleğinde hep sevilen, saygı duyulan biri olmuştu. Ona bu işin sırrını sorduğumda bana işini severek yaptığını anlatmıştı. İşini severek yapıyor ve bu yüzden yorgunluk yerine mutluluk duyarak yaşıyordu hayatını.

Onu izleyerek büyümenin bana çok şey kattığına olan inancım o kadar büyük ki dedemi kaybetmiş gibi bile hissedemiyorum kendimi ben. Sanki bir seyahate gitti gibi geliyor bana. Çünkü o kadar fazla hayatımda ki fikirleriyle, öğrettikleriyle, bana verdiği güven duygusuyla dopdoluyum hala...

Aslında varmak istediğim yer dedemi ne kadar sevdiğim değil elbette ama konu dedem olunca çenem düşüyor fena halde :)

Geçmiş yazılardan birine kıymetli arkadaşım Bucera bir yorum eklemişti. O yoruma istinaden dökülüyor bunlar bu ekrana aslında.

Dedemin vefatından sonra odasındaki şahsi eşyaları toparlama işi bana verilmişti. Çalışma masasını toplarken kullandığı ajandayı karıştırdım önemli ve atlanmaması gereken bir notu olabilir diye düşünerek.

Ve kendi kendine İtalyanca öğrenmeye çalışıyor olduğunu farkettim şaşkınlık ile :)))

Ajandanın ilerleyen sayfalarında ise resmen bir İtalya seyahati planlamakta olduğunu farkedince şaşkınlığım bir kat daha arttı :))

Ajandayı elime alıp babaannemin odasına geçtim ve gördüğüm planı aktarıp haberi olup olmadığını sordum kendisine. Bir an daldı bakışları babaannemin ve yarı gülen yarı ağlayan gözlerle baktı yüzüme. "Evet" dedi, "aylar önce sabah kahvemizi içerken gençliğimizde yaptığımız seyahatleri konuşuyorduk. Bana 'tekrar gitmek istesek hangi ülkeyi yeniden görmek isterdin?' diye sorunca ben İtalya olsa keşke demiştim" dedi. Gözlerinden iki damla yaş aktı ve mendilinin ucuyla onları silerken " Demek plan yapmaya bile başlamıştı..." dedi usulca.

94 yaş. Yürümekte zorlanan bir çift bacak. Nefes almakta sıkıntı yaratan ciğerler.

Ve İtalyanca öğrenme çabası

Ve İtalya seyahati planları

???

Düşünüyordum da benim o an onun kadar enerjim yok, hevesim yok, "hadi gidelim" deseler, herşeyi halletseler bu sefer de yerimden kalkacak halim yoktu.

Ben bu kadar bezmişken o yaşta bir adamın bu gücü nereden aldığını anlamak bile zor geldi başlarda bana. Ama sonra anladım sanırım, yavaş yavaş. Yine bir ipucu vermişti bana, hayata dair.

İşin sırrı hayatı da sevmekteydi mutlaka...

Az kaldı diye korku duyup geçmişte kalan yılların yasını tutmak yerine bugüne kadeh kaldırmalı ve zamanın esiri olmadan nefes almalı hatta.

İşte o yüzden bu yazının girişinde hüzüne ait bir resim kullanmak istemedim, dedemin anısına saygı duymak ancak keyifle bakacağım bir görseli eklemek ile mümkün olacaktı sadece.



Bu resimler benim hayatı sevmekle birlikte beslenen düşüme ait resimler; İspanya'da bir köy. Cantabria.



Çok güzel değil mi?

Henüz İspanyolca öğrenmeye başlamadım ama planlarım arasına mutlaka yapılacak diye yazdım.

Hiçbir şeyi hesaplamadan doya doya şiirler okumalı, şarkılar söylemeli, yazılar yazmalı, dostlarla paylaşmalı, hatta yeni dostluklar kurmalı, kısacası hayata karışmalıyız.

Haydi lütfen siz de hiç vakit kaybetmeden tutunun bir düşünüzün peşine ;)




.............(Görseller alıntıdır)..........

16 yorum:

Evren dedi ki...

ne keyifli bir yer, düşünü kuracak kadar da güzel...

Bero dedi ki...

Çok güzelmiş, yaşama isteği öyle güçlü bir duygu ki dedeni de hayata bağlamış. "Umudun bittiği yerde insan yaşamı da bitiyor" bence. İnsanın umutlarının, hayallerinin olması ne güzel şey. Dedene gittiği yerde huzur diliyorum.

Bucera dedi ki...

Sevgili sokak kedisi
Net ortamına da geç girenlerdenim ben ama geç de olsa iyi ki girmişim .Şu blog aleminde bile öyle güzel duygular paylaştım ki şu yazın gibi mesela.Deden misyonunu sürdürüyor bana ve yazını okuyanlara o kadar çok şey öğretti ki.Sevdiklerimiz nur içinde yatsınlar

Kirpikteki Gözyaşı dedi ki...

Günaydın:) Yazıyı keyifle okudum:) Fotolara da zevkle baktım. Deden gibi olabilsek keşke hepimiz...Yoruldukça bu yazıyı okumak lazım:)

Sokak Kedisi dedi ki...

Evren;
Bir gün senin trenin yolu düşer belki benim çiçekler içindeki verandamın yakınına :)

Oturup bir şişe Yaban Mersini şarabı açar, sohbeti de mezesi yaparız yanına.

İşte o zaman daha keyifli bir yer olur kesin :))


Bero;
Çok teşekkür ediyorum güzel dileklerin için. Ve ne kadar doğru demişsin, umut bitince hayat da bitiyor veya artık sadece can çekişerek nefes alıyor insan.

Umudumuz hep çok olsun :)

Sokak Kedisi dedi ki...

Sevgili Bucera;
Allah tüm kaybettiklerimizin mekanını Cennet eğlesin.

İyi ki girmişsin hakikaten, blog ortamı vesile olmasaydı bu tanışıklığa eksik kalacakmışım sanki ben de.

Seni tanımak pek keyifli,

Teşekkürler

Sokak Kedisi dedi ki...

Kirpikteki Gözyaşı;

Merhaba, nasılsın?

Aslında senin gibi hayallerine adım atmaktan korkmayan ve bir düşün peşi sıra hayatını tekrar kurgulayan bir arkadaşı bu yazının altında ağırlamak çok keyif verdi bana.

Umarım herşey yolunda ve ilk an ki heyecanıyla akıyordur hayatına.

Teşekkür ederim ziyaretin ve güzel cümlelerin için :)

Adsız dedi ki...

Sokak Kedisi
ne keyifli bir hayat, nasıl şeker bir dede
Tüm hayat kocaman bir toz bulutu gibi içiçe geçmiş enerjilerden oluşuyorsa gerçekten, dedenin enerjisi çoğumuza yetermiş, şimdi bile bana kadar ulaştı. Ne kadar şanslıymışsın :))))

Sokak Kedisi dedi ki...

Pelince;
Gerçekten kendimi bu konuda muazzam şanslı saymışımdır ömrüm boyunca. İşin en keyifli yanı da dedemin benim doğduğum sene emekli olması sayesinde doya doya hayatında olabilmekti sanırım :))

Sıcacık yorumun için çok teşekkür ederim, bu güzel enerjinin beslenerek ömrümüzün geneline yayılması dileğiyle

Zerrin Pasta Evi dedi ki...

Anlattıklarınla çok sevdim dedeni. Hayata bakışı,enerjisi harikuladeymiş. Hele o yaşta italyanca öğrenmeye azmetmesi olağanüstü :))
Mekanı cennet olsun. Sokak kedim; Umarım sende birgün hayallerine kavuşursun :))
Evlere bayıldım herbiri ayrı güzel :)) Tam benlik :))

Kitap içinde tebrik ediyorum.
Sevgiler...

Sokak Kedisi dedi ki...

Zerrincim;
Evlerin üstünde bulunduğu köye ait diğer tüm resimler posta kutunda :)))

Teşekkür ediyorum bütün güzel satırların için,
Sevgiler

Ozgeee dedi ki...

Aşk bu... Hayata aşık, eşine aşık bir adammış deden:)

Sokak Kedisi dedi ki...

Ozgeee;
Evet! İşte bu!!!
Gerçekten aşkla dolu bir adamdı, nasıl güzel bir teşhis oldu bu böyle :))
)
Hayatımızdan aşk hiç eksilmesin :))

kirazzade dedi ki...

Dedenizin ince düşünceliliğine hayranlığımı mı dile getirsem yoksa şu fotoğrafların beni ne kadar büyülediğinden mi bahsetsem?! ...

Sokak Kedisi dedi ki...

Hoşgeldiniz Sevgili Kirazzede;
Öyle güzeller ki bu resimlere aşık olmadan bakmak zor değil mi :)))
Teşekkür ederim keyifli yorumunuz için,
Sevgiler

kirazzade dedi ki...

Evet ama maalesef uçak korkumdan dolayı bu ve benzeri birçok yeri gezip görmekten mahrum kalıyorum :( Gidebilene ne mutlu...

Free Counter