22 Temmuz 2010 Perşembe
Yitik Masumiyet
Akşamüstleri oğlumu dışarı çıkarıp yaşıtlarıyla birlikte vakit geçirmesi için fırsat yaratmayı seviyorum.
Çocuk bu, sürekli evde olmuyor tabii ki. Dışarı çıkıp biraz temiz hava alması, koşup atlayıp zıplayıp kendini deşarj etmesi gerekiyor.
Bugün dışarı çıktığımızda bina çocuklarının apartman kapısının önünde, yere halka şeklinde oturmuş olduklarını gördüm. Ortada da bir plastik su şişesi :) Güldüm tabii haliyle gördüğüm manzara karşısında, en büyüğü henüz 7 yaşında olan 6 tane minik, şişe çevirmece oynuyorlardı. Oğlum onlara katılmak istediğinde başlarını sallayıp "olmaz" dediler, biz de biraz ilerilerindeki banklara gidip o civarda oynayan çocuklara merhaba dedik.
Oğlum o taraftaki grupla oynamaya dalmıştı ki yerde oturanların hararetle tartıştığını duydum. Kızlardan biri bağırıyordu "Hayır ben ona mememi elletmem"
Anlamadım önce ne dediğini. Anladığımda da şoka girdim... Ben "Hangi hayvanı seversin", "En yakın arkadaşın kim" benzeri masum sorularla eğlendiklerini sanırken meğer bizim grup çoktan yolun dibine doğru inivermişler..
Oyun kurucu olduğu her halinden belli olan, grubun en büyüğü 7 yaşındaki oğlan; sırası gelen çocuğa 4 yaşındaki diğer kızı gösterip " onunkileri elle o halde" deyince "onun yok ki daha" diye itiraz ettiler bu sefer de. Ben gene şokta!
Bir sonraki etapta da birbirlerini dudaktan öpme konusunda itişip kakıştılar, ikna olanlar birlikte apartmanın içine girip 5 saniye sonra geri geldiler.
Bir kendi çocuğuma baktım, bir de oynayan( oynaşan!) gruba. Bir yerde bir terslik var diye düşünüyorum, benim oğlum daha bebe bunların yanında... Ben bu halinden çok memnun olsam dahi acaba çok mu masum yetişiyor diye nereden geldiği belli olan serseri bir endişe içine düşüverdim.
Masumiyet yitip giderken ısrarla temiz kalmasına çabalamak; sadece gerçeklerden uzak tutmak olabilir mi acaba?
İmza: Endişeli Anne
19 Temmuz 2010 Pazartesi
9 Temmuz 2010 Cuma
Do Not Disturb/ Lütfen Rahatsız Etmeyin :)
Sobeee
Sevgili Aysema'nın sobesiyle huzurlarınızdayım. Geciktiğim için özür dileyerek başlamak istiyorum, tatile gidecek olmanın telaşıyla her günüm sokaklarda ve ayrı bir koşturma içinde geçiyor olduğundan ancak şimdi oturabildim soruların başına. Ve şimdi büyük bir keyifle soruları yanıtlamaya başlıyabilirim :)
Hangi işleri yarım bırakırsın, ya da yarım bıraktığın neler var?
Başladığım hiçbir işi yarım bırakamamak gibi bir huyum var malesef :( Genelde beni stresli yaptığı için bu huyumdan kurtulmak gayretinde olsam da aslında beni güçlendirdiğini de düşünmüyor değilim. Eğer gün içine sığması gereken veya bitebilecek bir işle meşgulsem bitirmeden rahat edemem, yok sığmayacağını düşünüyorsam da zaten en baştan başlamam, direk ertelerim.
Yakın zamanda kaybettiğin biri var mı?
Var malesef. Uzun yıllardır farklı şehirlere ayrılmış olmamız nedeniyle ancak telefon ve internet sayesinde iletişimde kalabildiğim ama kalbimde her zaman özel bir yeri olan, çok eski dostum, sevgili arkadaşım Sevinç'i kaybettim. Çok zamandır ve vücudunun 4 ayrı yerinde mücadele ettiği kansere daha fazla direnemedi güzel arkadaşım. Toprağı bol olsun demek istiyorum tekrar tekrar. Nur içinde yatsın sevgili dostum :(
En ağır bulduğun, sana dokunan yemek var mı?
Evde yaptığım yemeklerde yağ miktarına aşırı dikkat edip mümkün olduğunca az yaplı, sağlıklı olmasına çalışırım. Ama dışarıda yerken nasılsa arasıra oluyor diye düşünüp yağsız yemek peşine de düşmem. Bayıla bayıla yerim yani :)) Ancak bakla dendi mi kanım çekilir, kerevize de hiç sıcak değilimdir :)
Cinsellik ve aşk anlamında unutamadığın biri var mı? Var. Unutamamak derken her an onun hasretiyle yaşamaksa kastınız öyle değil elbette. Ancak bazen bir şarkı duyup anımsadığım, bir yerden geçerken aklıma gelen, gördüğüm zaman geçmişe gittiğim birileri var tabii.
Çocukken sevdiğin çizgi filmler?
Çocukluğum çok geride kaldı diye klasik bir yaşlı kadın edası oturtayım hemen başlangıca sonra başlıyım itirafa :)
Heidi, Şeker Kız, Voltran, Tontonlar sevdiğim ve hatırladıklarım. Ancak şimdi de küçük oğlum sayesinde Secrets Saturdays, Caillou, Cedric, Ben10 ve ona çaktırmadan Wings izliyor bir de Madagaskar'ın Piskopat Penguenlerine bayılıyorum :))
Blogger'e ne zaman kayıt oldun, kim vesile oldu, nereden duydun?
Blogger'a yanlış hatırlamıyorsam ilk defa 2007'de kaydoldum. Başka bir siteye hazırladığım yazıların arasına koymak istemediğim taslak veya çalışmaları koyup arşiv gibi kullanıyordum. Bunu iki ayrı adreste 2 yıl kadar yaptıktan sonra her iki adresi de kapatıp bu sayfa ile Şubat 2009'dan beri devam ediyorum.
Çok paran olsa ne yapardın?
Ne güzel bir soru bu :) Önce tüm hayalini kurduğum şeyleri yapardım. Mesela hiç hesap yapmadan, dilediğimce gezmek için elime haritayı alıp rotayı çizmeye başlardım. Muhtemelen de tüm aileyi sığdırıp konforlu bir yolculuk yaptıracak büyüklükte bir tekne ( hayal bu ya abartıyım; gemi!) alıp kaptan olan kardeşim ve kuzenimi işin başına oturtup, bütün ailemizi bindirip yola koyulurdum :)
Sonra sahip olmak istediğim herşeyi alır, çevremdeki dostların ihtiyaçlarına dönüp bakardım.
Hediye vermeyi çok severim, muhtemelen sevdiklerimi hediye denizinde yüzdürüp bunaltırdım.
Kendimin ve sevdiklerimin lüksümüzü baki kılacak parayı ayırdıktan sonra kalanı ile vakıf kurup, okul ve hastane yaptırıp, ücretsiz eğitim ve sağlık hizmeti vermek için seferber olurdum. Sokak çocukları ve hayvanları için de neler yapılabilir diye kolları sıvardım
Daha devam edebilirim hayal kurmaya ancak sayfalar sürmesinden endişeliyim :)
Sevgili Aysema'ya tekrar çok teşekkür ediyor ve ben de kabul buyururlarsa aşağıdaki dostları sobelemek istiyorum,
Sevgili Aslı
Sevgili Berrak
Sevgili Haykırış
Sevgili Kirpikteki Gözyaşı
Sevgili Zehra
Sobe kabul edip etmediklerini tam olarak bilmiyorum açıkcası ama içimden geçen ilk 5 ismi sıraladım kabul ederlerse yanıtlamaları için. Eğer dilerse diğer dostların da bu sobeye katılmasından da büyük keyif duyarım.
Sevgiler
6 Temmuz 2010 Salı
Children See, Children Do...
Aşağıdaki "Children see, Children do! (Çocuklar bakar, Çocuklar yapar)" isimli videoyu seyretmenizi rica ediyorum.
...
...
Lütfen biraz daha özen, çünkü siz kimseniz geleceğiniz de o oluyor.
Eğitim ve terbiye için çocuğunuza yasaklar koymakta değil çözüm. Sizin kim olduğunuz en önemli ipucu onlar için. Sigarasız bir hayatı olsun istiyorsanız "Sigara İçme" demeniz yetmez, siz de içmemelisiniz. "Yalan Söyleme" demekle olmaz, siz de söylememelisiniz. Neyi yapıp neyi yapmayacağını söyleyerek değil bizzat kendiniz uygulayarak öğretebilirsiniz ancak.
Unutmamalıyız ki çocuklarımızın kahramanları, gelecekte olmak istedikleri kendileri yani örnek aldıkları profil; bizim ŞİMDİmizdir.
Daha iyi bir gelecek için şimdi görev bizde, birazcık çabayla evlatlarımıza daha iyi modeller olacaksak herşeye değer bence...
...
...
Lütfen biraz daha özen, çünkü siz kimseniz geleceğiniz de o oluyor.
Eğitim ve terbiye için çocuğunuza yasaklar koymakta değil çözüm. Sizin kim olduğunuz en önemli ipucu onlar için. Sigarasız bir hayatı olsun istiyorsanız "Sigara İçme" demeniz yetmez, siz de içmemelisiniz. "Yalan Söyleme" demekle olmaz, siz de söylememelisiniz. Neyi yapıp neyi yapmayacağını söyleyerek değil bizzat kendiniz uygulayarak öğretebilirsiniz ancak.
Unutmamalıyız ki çocuklarımızın kahramanları, gelecekte olmak istedikleri kendileri yani örnek aldıkları profil; bizim ŞİMDİmizdir.
Daha iyi bir gelecek için şimdi görev bizde, birazcık çabayla evlatlarımıza daha iyi modeller olacaksak herşeye değer bence...
Minik Kampçılar İlk Kamplarında
Büyük hevesle baklediğim Kaçkarlar Kampı'na 3 gün kala geçmiş günlerde yapmış olduğumuz mini kampı paylaşmak istedim sizlerle.
Kamp mini; çünkü 2 minik ile yaptık. Ve aksi birşey olursa acilen dönmemiz gerekebilir diye İstanbul'a çok yakın bir yerde yaptık bu bir gecelik ikibuçuk çadırlık kampı.
Oğlum(6yaş) ve yakın arkadaşlarımızın kızları(4yaş) ( ki oğlumuzla kanka kıvamındadır) oldukça heyecanlıydılar bu kamp macerası için, biz iki aile de onların bu hevesini kırmayıp bir an önce attık doğanın kucağına.
Cumartesi öğleden sonra keyifli bir yolculuğun ardından kamp alanına vardık. Miniklerin yardımları sayesinde! çadırları kurduktan sonra onlara da bir oyun çadırı konduruverdik hemen :)
Hep birlikte odun toplayıp kamp ateşimizi yaktıktan sonra çocuklar çadırda oyuna dalmışken biz büyükler yağan yağmur altında kamp ateşinin tadını çıkardık. Hava bizle o kadar uyumlu hareket etti ki sanki Tanrı; bu iki küçük için mucizelerini üstümüze yağdırıyor gibi hissettim resmen. Bizimkiler ne zaman "çadırda sıkıldık çıkacağız" deseler yağmur aniden durdu. Ve onlar tekrar kendi istekleriyle çadıra girene kadar da sabırla bekledi. Gün boyu defalarca sağanak yağdı üstümüze ama bir tek biz büyükler; o da çadırlara girmemekte ısrar ettiğimiz için ıslandık, daha ne olsun.
Gece ateşte pişen yemeklerini ve tatlılarını yedikten sonra uykuları gelen ufaklıklar, hayatlarının ilk uyku tulumu denemesinden de 100 puan alarak çıktılar. Gece boyunca deliler gibi yağan yağmur, çılgınlar gibi gürleyen gök ve bizim tedirgin telaşımız onları uyandırmadı bile. Sabaha kadar mışıl mışıl uyudular resmen :) İlk fotoğraf ile bu alttaki fotoğraf aynı yere ait. Biri yağmur öncesi biri yağmur sonrası.İki resmi incelerseniz gece yağan yağmurun dere seviyesini ne kadar yükselttiğini ve çamurun dereyi ne hale getirdiğini görebilirsiniz.
Sabah olup güneş açınca kamp kahvaltısından sonra trekking yaptılar babalarıyla, biz annelerle dere kenarını keşfettiler, çiçekleri, böcekleri incelediler.Yanlarında getirdikleri oyuncaklarla oynadılar, uçurtmalar uçurdular. Yanımıza gelen ve isimlerini Çikolata ile Karabaş koyduğumuz iki köpekle kucak kucağa takılıp kahkahalarıyla inlettiler ortalığı...
İnanın bana çok mutlu döndüler kamptan. Eğer hiç tecrübe etmediyseniz şiddetle tavsiye ediyorum sevgili dostlar. Ailenin birbirine yakınlaşması, çocukların hayatla barışması, farkındalıklarının artması, keyif almak için illaki televizyon karşısında olmalarının gerekmediğini hissetmeleri, hiçbir lükse sahip olmadan da herşeye sahip olabileceklerini görmeleri için lütfen sizler de çocuklarınız için bir geceliğine bile olsa böyle bir organizasyon yapıp birlikte olmanın tadına varın.
Eğer fırsat yaratıp gidebilecek olursanız da gereken tüm malzemeye ilave olarak;
- Yanınızda böcek ısırıkları ve burkulmalar için gerekli ilaçları,
- Güneş koruyucusu ve yanık kremi, yara sprey veya bandı,
- Çocuğun birkaç oyuncağı
- Şapka
- Yağmurluk
almayı unutmayın...
Etiketler:
Doğa Kamp Trekking
3 Temmuz 2010 Cumartesi
Gerçekten mi yani?
Yani bazen öyle şeyler yaşıyorum ki kendimden şüpheye düşüyorum ciddi olarak!
Geçen gün artık en eski eşyası 40 yıla dayanmış olan babaannemin elektrik süpürgesinin nihayet bozulduğu haberiyle bayram yerine döndü evimiz.
"Yaşasın" dedim, "nihayet bir şeyi bozuldu!".
Boşuna bir sevinç demeyin sakın hemen, o kadar tutumlu ve o kadar titizdir ki hiçbir eşyası eskimez, bozulmaz, değişmez. Bazı şeyler için yalvarırız yenisini alalım sana diye, cümlesi hep aynıdır: Daha yepyeni o!
İşte bu ruh hali ile varlık içinde yokmuş gibi yaşayan babaannem yeni bir süpürge için elime düşünce pek mutlu olup şöyle canavar gibi çeken, gerçek bir elektrik süpürgesi almak için onu da takıp koluma, hemen bir bayiye gittim. Sağlam dediği süpürgeyle iki lokma ekmek kırıntısı için acı çeken bir neslin evladı olarak sevincimden kabıma sığamıyordum resmen :)
Neyse başladı bakmaya. Sadece rengine göre karar verdiği bir model için başladı satıcı kız anlatmaya. Şöyle güçlüdür, böyle hassastır, şu özelliği de vardır...
Pintiliği ile dünya tarihine geçse şaşırmayacağım babaannem hemen on puanlık uzman soruyla atladı olaya; " torbası hemen dolar mı bunun?"
Sorunun mantığı karşısında şapka çıkarmak üzereydim ki esas ölümcül darbe karşıdan geldi; " Geniştir bu modelin torbaları teyzecim, günaşırı bile açsanız ancak bir ayda dolar"
Aaaaaaaa! Neeeeee ???
O andan sonra herşey sis perdesinin ardında, süpürgeyi almaya karar verip ödemeyi yaptığımızı falan hayal meyal hatırlıyorum...
Satıcı kızım cümlesine takıldım kaldım, ne demişti; günaşırı bile açsanız!
Bir an küçük oldum, minildim, minildim, miniminnacık bir böcecik oluverdim sanki...
Dönüp yüzüne tek kelime edemedim ama o saniyeden sonra düşen ivmem ve yerle bir olan özgüvenim ile kendimi ele verdiğime eminim :/
Yahu Allah rızası için söyleyin bana, ev dediğin her gün süpürülür mü gerçekten? Ya da günaşırı? Ciddi mi bu kızcağız hakikaten?
Eğer gerçekten öyleyse rezilim ben! Ne tembel bir kadınmışım Yarabbim! Pislik içinde yaşıyorum üstelik! Ne korkunç bir kaderi var zavallı yavrumun, oyy oyy oyyyyy!
O kadar gaza geldim ki günde 3 defa süpürüp ayda 3 torba bitiresim geliyor da mantığım, aklım, ruhum bi türlü kabullenmiyor :))
Bu vesileyle evini her gün süpüren mükemmel hanımlara selam edip alınlarından öpüyorum, helal olsun valla...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)