Hiç sebepsiz ve telaşsız adımlarla, denizin büyük bir özlemle kumsala kavuştuğu o köpük köpük sınırda yürümek, sessizce.
Sonsuzluğuna şahitlik ettiğin bu sevdalı kucaklaşmaya layık olduğu saygıyı gösterip, dualarına tüm kavuşmak isteyenleri eklemek belki de bir akşam şafağında.
Sonra gene sessiz bir kahkaha eşliğinde, minik ve haylaz parmaklarıyla tabanlarını gıdıklayan hafif serin suya, neşeli bir karşılık vermek, ayağının ucuyla...
Rüzgarın aslında çok da cılız olan, ancak "ben de buradayım" diyen belli belirtisiz kıpırtısıyla bütün yüzüne dağılan saçlarını atmak geriye ve öylece duruvermek birden bire hayatın tam kıyısında.
İyot kokusu ve özlemden nemlenmişken gözlerin, gökyüzü turuncu bir şal gibi sarmışken omuzlarını, neyin sevinci ve neyin hüznü içine böylesine işlemiş hiç bilemezken, öylesine uzaklaşmak belki de tüm nedenler ve niçinlerden.
Yürümek; sessizce, kızıl bir akşam şafağında...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder