7 Ocak 2011 Cuma
İçimde bir uykucu var
2011 geldi, hoşgeldi.
Henüz gelmeden "blogu kapatacağım" diye çığlığı basıp huysuzluk etmemden belliydi benim bu seneden pek de haz almayacağım. Daha başından "aman be kedi, bu ne peşin hüküm" diyeceksiniz biliyorum ki haklısınız da; çünkü bu benim kati surette peşin hükmüm.
2011 geldikten sonra sadece ayın 2'sinde evden çıkıp eski dost Murat'ın ikizleri ve benim tekizle birlikte uzun bir yolculuk yapıp Maşukiye'ye kaçtık, burnumuzdan geldi. Herhalde bir daha aynı arabaya 3 tane 6 yaş çocuğu bindirip bakkala bile gitmeyiz, o kadar bezdik durumdan :)
Bugüne kadar da resmen yatakta geçirdim günlerimin büyük kısmını. Minik okula gider gitmez yatağa gömülüp, o gelmeden az önce kalkıyor ve akşam, o yatar yatmaz tekrar yatıp, sabaha kadar çıkmıyorum yatağın içinden. Yanımda lazım olacak herşeyle birlikte. Yeterki çıkmıyım odamdan, yatağımdan formunda bir hafta geçirdim desem yalan olmaz.
İşin bi de fena kısmı, bu hafta boyunca düzenli olarak arayıp beni yataktan çıkarmaya çalışan bir de ses vardı telefonun ucunda.
Rınnn... rınnnn...
-Efendim yaaa ( uykulu ve öfkeli bir sesle ben )
-Kalkkkk, sabah oldu!
-Olmazzz, uykum var!
-Kalk dedim, 10 dakika sonra arıyorum gene! ( çat )
10 dakika sonra;
Rınnn...rınnn...
-Offff be! Deli misin nesin? ( yarı deli bir sesle ben )
-Kalkmadın mı? Kalk dedim, kalk!
-Senin başka işin yok mu? Çalışmana baksana sen, rahat bırak beni kardeşim, u y u y a c a ğ ı m!
-Yüzünü yıka, ararım az sonra ( çat )
15 dakika sonra;
Rınnnn....rınnn...
-Hay lanet olsun, Neee! ( artık uyumak ne mümkün, arasın da bağırayım diye bekliyorum telefonun dibinde! )
-Haa iyi kalkmışsın :)
-Eee ne olucak şimdi? Kalktım işte?
-Çık yataktan, hatta evden de çık. Ben çıkıyorum şimdi ofisten, öğlen birlikte yeriz, olmaz mı?
-Olmaz!
-Tamam, ararım ( çat )
1,5 saat sonra;
Rınnnn...rınnnn...
-Efendim? ( kahvesini içip kendine gelmiş bir ben )
-Günaydın :)
-Sana da :)
-Çıkar mısın?
-Yok, boğazım ağrıyor. Üşeniyorum da şimdi koşa koşa çıkıp, koşa koşa geri dönmeye...
-Tamam, balkona çık bari, hava al biraz!
-Peki
-Ararım ( çat )
Günler sonra ilk kez bugün, beni içime kapanmaktan alıkoymak için günlerdir gayret eden sesin sözünü dinledim ve erkenden çıktım yataktan. Giyinip evden de çıktım. Yürüdüm biraz. Çam ağacının yuvarlak kozalakları düştü üstüme altından geçerken. Mahallenin kedileriyle oynaştım. Üstüme giydiğim yağmurluğun sol cebinde bir şişe mantarı, sağ cebinden de bir plastik su şişesi kapağı buldum. Mantarları henüz onlarla ne yapacağını bilmediği halde biriktirmekte olan Ertan için, plastik kapakları da tekerlekli sandalye almak için Ataşehir Belediyesi adına topladığımı hatırladım.
Ve ardından grubun bu gece çıkacağı benim katılmayacağım kamp geldi aklıma. İğneada'ya doğru 2 koca gün...
Eve dönüp bunları size yazarken gene telefonum çaldı, bu sefer kamp liderimiz vardı telefonun diğer ucunda. Arayacağını o sırada onun yanında olan Murat msn'den eş zamanlı olarak yazıyordu bana :)
"Hadi bırak nazlanmayı, topla çantayı. Gidiyoruz, akşam 12'de malum yerde!" dedi telefonun ucundaki ses :)
Baktım gidesim çok :) O yatakta sürünen, canı uyanmak istemeyen ben gitmiş, yerine sağa sola telefon açıp, gitme işini organize eden ben gelmiş, dipdiri, capcanlı...
İşin ucu hep istemeye dayanıyor sanırım. Nefes almayı istemek, yaşamayı istemek, mutlu olmayı istemek...
Neyse, bana müsade... Gidip çantamı toplıyım :)
Hepinize iyi haftasonları ;)
------Görsel alıntıdır--------
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
şaşkın kedi :)
ne iyi etmişsin de çıkmışsın yataktan. ayrıca o ısrarcı teledfon sapığını da kutluyorum. yılmamış, helal olsun sana.
Canım Novella, bazen fena tutuyor huysuzluklarım :))
Telefon sapığım benim herşeyim :) İyi ki bu kadar sabırlı ve sevecen de her çat diye suratıma kapatıştan sonra çeviriyor tekrar aynı numarayı :))
Bir ödülün var blogumda. Sevgilerimle...
Teşekkür ederim Sevgili Aysema, bakıyorum hemen :)))
Yorum Gönder